- bunaltmak
- birisini üzmek
Beypazari ağzindan sözcükler. 2010.
Beypazari ağzindan sözcükler. 2010.
bunaltmak — i Bunalmasına yol açmak Artık onu sımsıkı sarıyorlarmış gibi bunaltan duvarlar, o kilitli kapılar yoktu. P. Safa … Çağatay Osmanlı Sözlük
bus bus bunaltmak — kızdırmak … Beypazari ağzindan sözcükler
izaç etmek — bunaltmak, tedirgin etmek, baş ağrıtmak Fısıltıları bu sakin adamı gıdıklıyor, izaç ediyor. H. E. Adıvar … Çağatay Osmanlı Sözlük
boğazını sıkmak — bunaltmak, sıkıntı vermek Müfit, boğazını sıkan büyük öfke ile titreyerek başını çevirdi. P. Safa … Çağatay Osmanlı Sözlük
muñkarmak — bunaltmak, sıkıntiya sokmak, III, 397, 398 … Divan-i Luqat-i it-Türk Dizini
boğmak — 1. is., ğı Boğum yeri 2. i, ar 1) Bir canlıyı, soluk almasına engel olarak öldürmek Zavallıyı az kalsın gırtlağından yakalayıp boğacaktı. Y. K. Karaosmanoğlu 2) El, ip vb. ile bir şeyi çepeçevre sıkmak 3) Motorlu taşıtlarda fazla yakıt, motoru… … Çağatay Osmanlı Sözlük
bunaltma — is. Bunaltmak işi … Çağatay Osmanlı Sözlük
sıkılamak — i 1) Sıkı duruma getirmek 2) Sıkıştırmak 3) Dolma tüfek, tabanca vb. ateşli silahları ağızdan doldurup sıkıştırmak 4) İyice tembih etmek 5) mec. Bunaltmak 6) mec. Zorlamak … Çağatay Osmanlı Sözlük
sıkmak — i, ar 1) Çevresine sarılarak veya bir şey sararak çepeçevre basınç altına almak Yalnız kalan kadın titriyor, hıçkırarak kucağındaki yavrusunu sıkıyor. Ö. Seyfettin 2) Bir şeyin suyunu, yağını, sıvı kısmını basınçla çıkarıp akıtmak Limon sıkmak.… … Çağatay Osmanlı Sözlük
zehretmek — i, der, Far. zehr + T. etmek Tatsızlık çıkarıp üzüntüye yol açmak, bunaltmak, acı vermek, sıkmak, üzmek Hayatımın sonuna kadar böyle her günümü zehredemem. Y. K. Karaosmanoğlu … Çağatay Osmanlı Sözlük