- salmak
- inek vb. sağmak, başından göndermek
Beypazari ağzindan sözcükler. 2010.
Beypazari ağzindan sözcükler. 2010.
salmak — i, e, ar 1) Bağımlılığına, tutukluluğuna veya baskı altındaki durumuna son vererek serbest kılmak, bırakmak, koyuvermek Derhâl kapının zincirini salıvererek kanadı arkasına kadar açtı. E. E. Talu 2) İvedilikle yollamak, hemen göndermek Bununla… … Çağatay Osmanlı Sözlük
salmak — koymak, bina etmek; atmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
salmak — atmak; bir ;eyle işaret etmek; göndermek, götürmek; toplamak, toplu hale getirmek II, 24 … Divan-i Luqat-i it-Türk Dizini
dal budak salmak — 1) karmaşık bir biçimde yayılıp genişlemek Samimiyetimizin her köşesinde heybetli çınarlar gibi dal budak salmıştı. O. S. Orhon 2) soy yönünden genişleyip yayılmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
ün almak (veya kazanmak veya salmak veya yapmak) — ünü herkesçe bilinmek ve her yerden duyulmak Dünyaca ün almış Mark Twain Derneğinin fahri üyeliğini aldığını duyunca... S. F. Abasıyanık Ramazan, sertliği, zulmü ile ün salmış bir kabadayı idi. H. E. Adıvar … Çağatay Osmanlı Sözlük
kök salmak — 1) iyice tutunmak, sağlamlaşmak, yayılmak, köklenmek Benliğe kök salan gönül bağlarını kim tarif edebilir? H. E. Adıvar 2) bir yere iyice yerleşmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
salma salmak — genellikle köylerde işlerin görülmesi için ihtiyar heyetinin kararıyla her evden para toplamak … Çağatay Osmanlı Sözlük
şöhret salmak — ünü yayılmak Burada jandarma teğmeni olsun da daha bir defa, Ankara da şöhret salmış olan o gözleri görmesin. R. H. Karay … Çağatay Osmanlı Sözlük
nam salmak — ününü her yana yaymak … Çağatay Osmanlı Sözlük
merak sarmak (veya duymak veya salmak) — (bir şeye) bir şeyi edinme, yapma veya onunla uğraşma isteğine kapılmak, bir şeye eğilim duymak Miralay beyimiz, emekli olduktan sonra komisyonculuğa kalkan veya cins tavuk yetiştirmeye merak salan soydan değildir. H. Taner Bu adama, her gördüğüm … Çağatay Osmanlı Sözlük