- hiç etmek
- boşa götürmek
Beypazari ağzindan sözcükler. 2010.
Beypazari ağzindan sözcükler. 2010.
dünyayı zindan (veya zehir) etmek (veya dünyayı başına dar etmek) — (birine) bir kimseyi çok sıkıntılı bir duruma sokmak En güzel zamanında hiç olmayacak bir şey çıkarır, dünyayı kendine zehir edersin. R. N. Güntekin … Çağatay Osmanlı Sözlük
cızlamı çekmek (veya cızlam etmek) — 1) kaçmak, savuşup gitmek 2) argo ölmek Adam bir hafta içinde cızlamı çekerse, hiç günahım yokken adım kötüye çıkar. T. Yücel … Çağatay Osmanlı Sözlük
flört etmek (veya yapmak) — karşı cinsten biriyle duygusal ilişki kurmak, çıkmak Cemal hiç de benimle flört yapmaya kalkmamıştı. H. E. Adıvar … Çağatay Osmanlı Sözlük
istifa etmek — işinden çekilmek Kulüpten istifa etmiş, bir daha hiç kumar oynamak istemediğini söylüyor. P. Safa … Çağatay Osmanlı Sözlük
işaret etmek — 1) bir şeyi, bir durumu el, yüz hareketleriyle anlatmak, göstermek Annem eliyle, yüzüyle ne biçim işaret etti babama bilmiyorum ama hiç ses çıkarmadılar. S. F. Abasıyanık 2) belirtmek Ben, yalnız bir noktaya işaret etmekle iktifa edeceğim.… … Çağatay Osmanlı Sözlük
memul etmek — beklemek, ummak Bu hareketleri terbiyenizden hiç memul etmezdim. H. R. Gürpınar … Çağatay Osmanlı Sözlük
merak etmek — 1) (bir şeyi) anlamak veya öğrenmek istemek Bir gün, böyle dalgın oynarken, anası onun elini bağlı gördü, merak etti. M. Ş. Esendal 2) (bir şeyi) kaygılanmak Hele okuyanı, araştıranı hatta sadece neler oluyor diye merak edeni hiç yoktu aralarında … Çağatay Osmanlı Sözlük
tebarüz etmek — belirmek, görünmek Senelerden beri bildiğimiz ve aramızda konuştuğumuz şeylerin hiç yalan olmadığı tebarüz etti. Y. K. Beyatlı … Çağatay Osmanlı Sözlük
tekerrür etmek — tekrarlanmak Tarihi tekerrür diye tarif ediyorlar / Hiç ibret alınsaydı tekerrür mü ederdi? M. A. Ersoy … Çağatay Osmanlı Sözlük
tereddüt etmek — kararsız davranmak, duraksamak Hiç tereddüt etmeden maksadımı kendisine anlattım. F. R. Atay … Çağatay Osmanlı Sözlük