- zanaat
- meslek
Beypazari ağzindan sözcükler. 2010.
Beypazari ağzindan sözcükler. 2010.
zanaat — is., Ar. ṣināˁat 1) İnsanların maddeye dayanan gereksinimlerini karşılamak için yapılan, öğrenimle birlikte deneyim, beceri ve ustalık gerektiren iş, sınaat Âşık Mehmet yalnız bir zanaat sahibi değil, bir sanatkârdı. Y. K. Karaosmanoğlu 2) El… … Çağatay Osmanlı Sözlük
çırak — is., ğı, Far. çerāġ 1) Zanaat öğrenmek için bir ustanın yanında çalışan kimse Bu çocuğu sekiz yaşındayken, araba boyacısına çırak vermişler. S. F. Abasıyanık 2) Dükkânda ayak işlerine bakan kimse Ekseriya bahçıvan, uşak, bakkal çırağı ile… … Çağatay Osmanlı Sözlük
dükkân — is., Ar. dukkān 1) Esnafın perakende satış yaptığı, küçük zanaat sahiplerinin çalıştıkları yer Orada bir keresteci dükkânı açmış. Y. K. Beyatlı 2) mec. Görevli olarak çalışılan yer, iş yeri Bir gece oyuncular, dükkânı, tezgâhı toplayıp kasabadan… … Çağatay Osmanlı Sözlük
esnaf — is., Ar. eṣnāf 1) Küçük sermaye ve zanaat sahibi Kendileri balıkçı olmayıp da balık satan esnafı da severim. S. F. Abasıyanık 2) mec. Başlıca düşüncesi, mesleğinin bütün inceliklerinden yararlanıp bunları karşısındakinin zararına kullanarak ve… … Çağatay Osmanlı Sözlük
sanat — is., Ar. ṣanˁat 1) Bir duygu, tasarı, güzellik vb.nin anlatımında kullanılan yöntemlerin tamamı veya bu anlatım sonucunda ortaya çıkan üstün yaratıcılık Bir oyunun on beş gün sürmesi bir sanat hadisesi olduğunu gösterirdi. T. Buğra 2) Belli bir… … Çağatay Osmanlı Sözlük
sınaat — is., ti, esk., Ar. ṣināˁat Zanaat … Çağatay Osmanlı Sözlük
usta — is., Far. ustād 1) Bir zanaatı gereği gibi öğrenmiş olan ve kendi başına yapabilen kimse 2) Zanaat öğreticisi 3) Zanaatçılar için unvan Üzeyir usta yoldan geçmeyeceğimizi söyledi. R. H. Karay 4) sf. Eli uz, işinin eri, becerikli, mahir Bunların… … Çağatay Osmanlı Sözlük
babadan oğla — de 1) torunlara doğru zincirleme Bizim bu Kayabaşı nda birçok zanaat, babadan oğla aktarılır. T. Dursun K 2) atalarından beri Bunlar babadan oğla doktordurlar … Çağatay Osmanlı Sözlük