- süprüntü
- kırıntıların pisliklerin yoplanmış hali
Beypazari ağzindan sözcükler. 2010.
Beypazari ağzindan sözcükler. 2010.
süprüntü — is. 1) Temizlik yapıldığında toplanan toz ve çöp, çer çöp Elinde tuttuğu, içi süprüntü dolu faraşı merdivenlerin dibine boşalttı. E. E. Talu 2) mec. Bayağı, aşağılık şey veya kimse … Çağatay Osmanlı Sözlük
süprük — süprüntü; bir adama kızıldığında söğme olarak kullan ılır II, 231 … Divan-i Luqat-i it-Türk Dizini
KÜNASE — Süprüntü, zibil, çöp … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
SEFARE — Süprüntü. * Islah etmek, düzeltmek … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
ZİBL — Süprüntü. Gübre … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
çer çöp — is. 1) Çalı çırpı kırıntısı Karısı ocağı tutuşturmak için olanca soluğu ile ateşi üflüyordu. Ocaktaki çer çöp yaştı. A. Sayar 2) Döküntü, süprüntü Bir sokak köpeği gibi çer çöple geçinir ve geceleri kilisenin yanındaki köpek kulübeleri… … Çağatay Osmanlı Sözlük
faraş — is., Ar. ferrāş Toplanan süprüntüleri alıp atmak için kullanılan teneke veya plastikten yapılmış kısa saplı bir tür kürek Elinde tuttuğu, içi süprüntü dolu faraşı merdivenlerin dibine boşalttı. E. E. Talu Atasözü, Deyim ve Birleşik Fiiller … Çağatay Osmanlı Sözlük
gübür — is., hlk. Çöp, süprüntü … Çağatay Osmanlı Sözlük
moloz — (molas) karışık şey, süprüntü, arpa ve darı karışık buğday … Çağatay Osmanlı Sözlük
ESLEB — İnsanın vücudunda veya yüzünde bulunan ben, nokta. * Süprüntü, moloz … Yeni Lügat Türkçe Sözlük